KOBİDER/ÖZGENÇ:
Vatandaşın kolundaki bilezik, kulağındaki küpe ve parmağındaki yüzük 'yastık
altı' olarak görülmemeli
Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmeler Derneği (KOBİDER) Genel Başkanı Nurettin Özgenç, Hazine
Müsteşarlığı'nın yastık altındaki altının finansal sisteme kazandırılarak
yatırımların daha çok yurt içi tasarruflarla finanse edilmesinin sağlaması
hedeflenen Ziraat Bankası şubeleri aracılığıyla ihraç edilecek altına dayalı
tahvil ve kira sertifikası ihracında talep toplama 2 Ekim itibari ile
başlamıştı. Yastık altında bulunduğu iddia edilen 100 milyar dolarlık altını
ekonomiye kazandırmak için ilk adım atıldı. Ancak bu uygulama tutmayacaktır ve bu
çalışmadan arzu edilen düzeyde verim alınamayacaktır. Çünkü ‘yastık altı’ diye
üç bilezik, iki yüzük bir çift küpenin hesabı yapılıyor.
Nitekim Türkiye'de geleneksel
olarak altın bir tasarruf aracı olarak kullanılıyor. Yastık altı olarak tabir
edilen ve siyasilerce 100 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilen altın
daha çok evlerde ya da kasalarda saklanıyor. Yatırım anlamında olan külçe
altınlar ise bankalarda altın hesabı adı altında hesaplarda tutuluyor. Bu
bağlamda vatandaşın düğününden ve tasarrufundan el ettiği takı eşyaları için
yastık altı düşüncesi yanlıştır. Kaldı ki; vatandaşın kolundaki bilezik,
kulağındaki küpe, parmağındaki yüzük takı eşyasıdır. Ayrıca kara günde lazım
olur düşüncesiyle bir kenara sakladığı çeyrek, yarım ve liralardan oluşan
altınları olabilir. Onları da ne diye bankaya yatırsın? Bankaya bağımlı
kalmamak için yanında tutup her an kullanabilir.
Şöyle ki; hiç kimse başına
bir hal geldiğinde tatil günleri banka kapalı olacağından oradaki altının
kendisine bir faydası olmayacaktır. Ama yanında bulundurduğu altını her zaman
ve her yerde bozdurma imkânı bulabilir. Ayrıca eş dost ve özel günlerinde
takılarını takmak isteyebilir. Bu nedenlerle vatandaş, takı ve sarrafiye olarak
tabir edilen çeyrek ve lira cinsi altınlarını bankaya yatırmaz.
Ayrıca "Altın tahvili ve
altında dayalı kira sertifikası uygulaması her ne kadar vergiden muaf olsa da,
kar olarak 6 ayda bir yüzde 1.20, yılda
yüzde 2.40 getirisi olmasının pek bir esprisi olmaz, olmayacakta...
Vatandaşın
kullanmak için aldığı üç bilezik, iki yüzük, bir küpesi yıllardır ‘Yastık
altında servet yatıyor’ diye telaffuz ediliyor
Bu bağlamda "Altın toplama günleri",
"Altın buluşmaları", "Altın kabul günü" ve benzer adlar
altında altın mevduat toplayan bankalarla iş birliği içerisinde bulunan, gram
altın üreticilerinin gündem oluşturmak ve vatandaşı etkilemek için açıklamalar
yapması karşında müteaddit defalar açıkladığımız gibi bu uygulama da
tutmayacaktır.
Çünkü yastık altındaki altının gerçek boyutu tam
olarak bilinmiyor. Bize göre vatandaşın elinde en fazla 1 ila1,5 ton civarında
altın var. Bunun da ederi günümüz fiyatlarına göre 150-200 milyar dolar
kadardır. İnsanlar ev eşyası ve giysi gibi aksesuar olarak altın takı
alabilirler. Vatandaşın kolundaki bilezik, kulağındaki küpe ve parmağındaki
yüzük 'yastık altı' olarak görülmemeli. Bunlar altın takıdır yatırım aracı
değil!
Altın
hem takı hem de garanti yatırım aracıdır
Altının, her zaman uzun
vadeli yatırım yapıldığında yatırımcısını güldürmektedir. Ekonomi yönünden
insanların olduğu kadar devletlerinde altına bakışı aynıdır. Garanti yatırım
araçlarından biri olan altının, her dönem alıcısına sürekli kazandırması ile
popülaritesini muhafaza etmektedir. Altın takı olarak kullanılmaktır, bozdurup
bankaya yatırmanın bir esprisi yok. Altın, tarihinde ilk defa bu kadar artmıştır.
Bundan 15-20 yıl önce 300-350 dolar seviyesinde olan altının onsu, şu an 1,270
dolar civarlarında seyretmektedir. Özellikle 2008-2011 yıllarında altın çok
büyük getiri sağlamıştır. İnsanlar en sağlam yatırım aracı olarak çoğu zaman
altını görmüşlerdir dolayısıyla son yıllarda iyi prim yapması ile halkımız
ellerindeki altınlarını bozdurup değişik yatırım enstrümanlarına veya alışveriş
yaparak harcadıklarından dolayı bir şekilde ekonomiye katmışlardır.
Vatandaşın
yastık altı altını talep edileceğine, kamu’ da lüks araçlar satılsın, gelin
bunu sisteme koyun, ekonomi kazansın.
Bankalar yatırımlar için
kredileri karşılamakta zorlanınca hükümet gözünü vatandaşın yastık altı
altınına dikti.
Türk bankacılık sistemini
dışa bağlı olmaktan çıkarmak, yatırımcı kredi alsın bunu, üretim yapsın,
insanlar iş bulsunlar, ihracat yapalım. Dahası çarkların daha hızlı dönmesi
için vatandaşın altınını talep edene kadar eldeki mevcut kaynaklar
değerlendirilsin.
Devletin zirvesi hariç diğer kurumlar lüksten
kaçınmalı
Başbakanlık Etik Kurulu
tarafından kamu kurumlarında araç kullanımıyla ilgili alınan ilke kararı
uygulanmalı. Basına yansıyan bilgilere göre; Bazı kurum yöneticileri, lüks
makam aracının kamu bankası tarafından kendisine tahsis edilmesi karşılığında,
kuruma ait mali kaynakların vadeli mevduata yatırılan kısmının
nemalandırılmasında daha düşük faiz oranı uygulanmasını kabul etmek veya
vadesiz hesapta tutulan kuruma ait mevduat oranını arttırmak suretiyle
kurumlarını zarara uğratmakta olduğu biliniyor.
Oysa ilke kararında, kamu
kurumlarında lüks/gösterişten uzak, ucuz ve ekonomik araçları temin etmesi
kuralına uyulmadığı belirtildi. Kamu kurumlarında, kanun hükümlerinin izin
verdiği haller hariç, hiçbir makama arazi aracı ve jeep gibi yabancı menşeli
taşıtların makam aracı olarak tahsis edilmeyeceği kaydedilmişti.
Ancak
dünyanın en büyük araba üreticisi olan Almanya’dan daha fazla Mercedes makam
aracı Türkiye’de kullanılıyor olması bunun bariz örneğidir.
Dolaysıyla devlet, vatandaşlarını ülkenin
gelişmesine katkı sağlamasına davet etmeden önce kendisi adım atmalıdır.