KOBİDER: Yüksek faizden beslenmek köle zihniyetidir!
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Genel Başkanı Nurettin Özgenç; Türkiye ekonomisinin en önemli etkenlerinden biri olan faizin yüksek oluşudur. Gelişmiş dünya ülkelerinde faiz düşükken Türkiye’de yüksek olmasının nedeni nedir? Örneğin ABD, İngiltere, Euro Bölgesi ve Japonya gibi kalkınmış ülkeler faizi düşürürken Türkiye’de niçin hala yüksek faiz uygulamak zorunda bulunuluyor? Faiz lobisi yıllarca milletin alın terini sömürdü. Bu bağlamda ülkemizde yüksek faizin bir sömürü aracı olarak kullanıldığı net bir şekilde belli olmaktadır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TOBB’un 73’üncü Olağan Genel Kurulunda, yüksek faiz ve bankacıların üreticiye karşı tutumunu eleştirmesine katılıyoruz. Çünkü Bankaların tutumunun adil olmadığını ifade eden Erdoğan “Yüksek faizi ben bir sömürü aracı olarak görüyorum. Burada kar amaçlı bir faiz mantığı yok, sömürü aracı olarak bir faiz mantığı var” ‘Ben bu kredi faizini uygun şartlarda veriyim de ülkem de kazansın, ben de kazanayım’ anlayışı yok. Bakıyorsunuz karınca yazısıyla sözleşmeler var ya, o krediye mahkum olan girişimci geliyor altına imza atıyor, içinde ne var ne yok bundan haberi yok. Geri çağırma olduğu zaman eli mahkum, elinde ne var ne yok vermek durumunda kalıyor. Bu anlayış adil bir anlayış değil. Bunun da çözülmesi şart, Allah’ın izni ile bunu da çözeceğiz.” demesinde son derece haklıdır.
Kredi faizlerinin yüksekliği noktasında her yerde yüksek faizden şikâyet olduğunu belirten, bunu her daim dillendiren, bir nevi iş dünyasına tercüman olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a biz KOBİDER olarak çok teşekkür ediyoruz.
İŞ DÜNYASI, YÜZDE 10 KAR ETMEYİ BAŞARI SAYARKEN, BANKACILIK SEKTÖRÜ YÜZDE 44 BÜYÜYOR
Çünkü yüksek faiz bir sömürü aracı olarak kullanıldığı gibi fahiş kâr amaçlı olduğu da açık. Zira bankaların normal normal karlar yerine fahiş karlar elde ettikleri her yıl açıklanan tablolardan belli olmaktadır. Bu durumda göstermektedir ki; Bankalar kazanırken KOBİ'ler zarar etmektedir. Bu haksızlık bankaların yüksek faizlerinden ve faaliyet dışı kalemlerden elde ettiği haksız ücretler nedeniyle her geçen gün daha da artmaktadır. Oysa bankacılık sistemi ile reel sektör bir terazinin iki kefesi gibidir; biri olmazsa diğerinin bir önemi yoktur. Fakat ne hikmetse bankaların bulunduğu kefe hep yukarıda kalırken, KOBİ'lerin içinde bulunduğu kefe genelde aşağıda kalmaktadır. Bu durum ise terazinin ayarının bozuk olduğunu göstermez. Tam aksine bankalar kazanırken KOBİ'lerin zararda olduğunu gösterir. Son zamanlarda ülkemizdeki siyasi gelişmeler ve 15 Temmuz gibi hain darbe kalkışmasının neden olduğu olumsuz durumlardan dolayı iş dünyası bırakın büyümeyi mevcudu dahi korumayı başarı sayarken bankaların yüksek kar açıklaması bunun bariz göstergesidir.
Örneğin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’nın 2016 yılı Aralık ayı bankacılık verilerine göre; 30 Ocak 2017 tarihi itibariyle Aralık 2016 döneminde bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 2 trilyon 730 milyar 942 milyon TL oldu. Sektörün aktif toplamı 2015 yılsonuna göre yüzde 15,8 artışla 373 milyar 510 milyon TL oldu. Bankacılık sektörünün 2015 yılında 26.1 milyar lira olan net kârı, 2016 yılında yüzde 44 artışla 37 milyar 532 milyon TL olduğu açıklandı.
DEVLETTE YÜKSEK FAİZ’E NEDEN OLAN VERGİLERDE İNDİRİM YAPMALI
Hiç kuşkusuz KOBİ’ler, ekonominin en kritik can damarlarından biri olmasına rağmen onların büyümesi ve ölçeklenmesi ülkelerin de gelişmesine katkı sağlamaktadır. Ancak KOBİ’lerin önünde büyümelerini engelleyen sorunların başında finansa erişim ve yüksek faiz gelmektedir. Faizin düşürülmesini beklerken devlette aldığı vergilerden indirim yapmalı. Mevlana’nın sözünden hareket ile; “Keser gibi olma; hep bana, hep bana. Testere gibi ol; hem sana, hem bana.” demeli
Yüksek faizden şikâyet konusunda bankalardan indirim beklerken devlette aldığı vergilerden indirime gitmeli. Nitekim Türk iş dünyası düşük faizli kredi talep ediyor. Reel Sektörün can damarı olan KOBİ’lerimiz de yükselen oranlardan elbette şikayetçi. Ancak bankalarında farklı konularda beklentileri olabilir. Mesela mevduatın üzerindeki munzam karşılık, sigorta primi, KKDF, BSMV ve Kambiyo İşlem Vergisi gibi maliyet yaratan unsurlarda yapılacak indirimlerin doğal olarak kredi faizlerine yansıması olacaktır.
Bankacılık sistemi KOBİ’lere kredi yapılandırmada daha esnek yaklaşmalı, yeni imkanlar sunmalı. Dahası reel sektörün desteklenmesinde gerçekte KOBİ bankacılığı yapılmalı.