Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği KOBİDER Başkanı Nurettin Özgenç, Başbakan Binali Yıldırım’ın tefeci anlayışıyla hareket eden bankacılık sektörünü uyarması geç kalınmış ama yapılması gereken bir uyarıydı. Biz KOBİDER olarak bu durumu defalarca gündeme getirdik ama sesimizi duyan olmadı. Nitekim bu durumun oluşmasında ülke ekonomisine katkı sunmak yerine daha fazla kar edebilmek için tüketime odaklanan bankaların çoğunun yabancılara satılması bunda en büyük etkendir.
Başbakan Binali Yıldırım’ın bankalara yönelik yaptığı açıklamada, “Lütfen reel sektörün sesine kulak verin. Tefeciliği bırakın, gerçek ekonomiye dönün” açıklamasından sonra harekete geçen BDDK’nın da bankaların bu uyarı ve düzenlemeleri dikkate alarak hareket etmelerini beklemeye geçti. Hangi bankaların bunu suistimal ettiği konusunda çalışma başlatıp suistimal eden bankalarla ilgili gerekli yaptırımlar ve gerekli düzenlemeler için harekete geçmesi her ne kadar geç kalınmış olsa da yapılması gereken bir çalışmadır.
Esnaf ve KOBİ'leri zor duruma düşüren tefeci bankalar dizginlenmeli!
Başbakan Binali Yıldırımın "Türkiye'nin ekonomisinin görünümüyle, bankaların görünümü örtüşmüyor. İş aleminin duruşuyla, bankalarımızın duruşu birbiriyle uyuşmuyor. Bu da Türkiye'ye yakışmıyor. Bu arkadaşların hepsini toplayacağız, bir kez daha uyaracağız. Bizim de yapacağımız elimizde araçlarımız var ama biz istiyoruz ki ekonomi kendi kurallarıyla çalışsın." Açıklamasından sonra harekete geçen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben’in kredilerin yeniden yapılandırılması ve geri çağrılmasına ilişkin, "Banka banka tespit yapıyoruz. Suistimal eden bankalarla ilgili gerekli yaptırımlar, gerekli düzenlemeler, ne gerekiyorsa yapacağız" şeklinde bankacılık sektörüne yönelik yaptığı sözlerine aynen katılıyor ve destekliyoruz. Esnaf ve KOBİ’ler zor durumda bırakan tefeci bankalar dizginlenmesi yapılması gereken bir çalışmaydı. Biz KOBİDER olarak yapılan çalışmayı destekliyoruz.
Bir diğer önemli husus ise; bankaların yabancı sermaye elinde olması ve tek taraflı kazanmayı şiar edinen, bizden sonra tufan anlayışıyla hareket eden bankalar iş dünyasına güven verememektedir.
Türkiye’de bankacılık pazarı yabancıların elinde olması reel sektör için handikap oluşturuyor
Türkiye'de bankaların ekseriyetinde yabancı ortaklık var. Yani ülke ekonomisini finanse edebilecek olan bankacılık sektörü yabancı sermayeye satıldı. Bu durumu fırsat bilen bazı bankalarda tefeci anlayışıyla hareket ederek esnaf ve KOBİ’leri borç sarmalına itmektedir.Ülkemizde hükümetlerin uzun süre ucuz döviz, yüksek faiz politikası uygulaması, Türkiye’yi para ticareti yabanlar için cazip bir ülke haline getirdi.
Para ticaretinde, parayı ucuz (faizin düşük) olduğu yerden alarak, pahalı (faizin yüksek olduğu) yerde satmayı esas kabul eden bazı bankalar Türkiye’de bankacılık sektörünü ele geçirdiler.
Banka ve KOBİ'ler terazinin iki kefesi gibi olmalı
Çünkü bankalar kazanırken KOBİ'ler zarar etmektedir. Bu haksızlık bankaların yüksek faiz ve faaliyet dışı kalemlerden elde ettiği haksız ücretler nedeniyle her geçen gün daha da artmaktadır. Oysa bankacılık sistemi ile reel sektör bir terazini iki kefesi gibidir biri olmazsa diğerinin bir önemi yoktur. Fakat ne hikmetse bankaların bulunduğu kefe hep yukarıda kalırken KOBİ'lerin içinde bulunduğu kefe genelde aşağıda kalmaktadır. Bu durum ise terazinin ayarının bozuk olduğunu göstermez. Tam aksine Bankalar kazanırken KOBİ'lerin zararda olduğunu gösterir. Netice itibari ile; bankacılık sistemi ile reel sektör terazini iki kefesi gibidir. Biri olmazsa diğerinin bir önemi yoktur.