KOBİDER:
Esnaf ve KOBİ’ler zor durumda tefeci bankalar dizginlenmeli
Küçük
ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği KOBİDER Başkanı Nurettin Özgenç, Başbakan Binali Yıldırım’ın tefeci
anlayışıyla hareket eden bankacılık sektörünü uyarması geç kalınmış ama
yapılması gereken bir uyarıydı. Biz KOBİDER olarak bu durumu defalarca gündeme
getirdik ama sesimizi duyan olmadı. Nitekim bu durumun oluşmasında ülke
ekonomisine katkı sunmak yerine daha fazla kar edebilmek için tüketime
odaklanan bankaların çoğunun yabancılara satılması bunda en büyük etkendir.
Başbakan
Binali Yıldırımın "Türkiye'nin ekonomisinin görünümüyle, bankaların görünümü
örtüşmüyor. İş aleminin duruşuyla, bankalarımızın duruşu birbiriyle
uyuşmuyor. Bu da Türkiye'ye yakışmıyor. Bu arkadaşların hepsini
toplayacağız, bir kez daha uyaracağız. Bizim de yapacağımız elimizde
araçlarımız var ama biz istiyoruz ki ekonomi kendi kurallarıyla
çalışsın."
"Bankacıları buradan
uyarıyorum. Lütfen reel sektörün sesine kulak verin. Tefeciliği bırakın,
gerçek ekonomiye dönün. Yarın bir gün ekonomiye kaynak aktarmaya
çalışacaksınız ama geç olacak. Duyduğunuz her haber üzerine 'Aman biraz daha
teminatları artıralım, biraz daha faizleri arttıralım.' Bu, akıllı insan
işi değil. Yok etmeyi değil, yaşatmayı hedef alın. Ya bunu
kendiliğinizden yaparsınız ya da size bunu yaptırırız arkadaşlar." şeklinde bankacılık sektörüne yönelik yaptığı sözlerine aynen katılıyor ve
destekliyoruz.
Ancak bir
diğer önemli husus ise; bankaların yabancı sermaye elinde olması ve tek taraflı
kazanmayı şiar edinen, bizden sonra tufan anlayışıyla hareket eden bankalar iş
dünyasına güven verememektedir.
Türkiye’de bankacılık pazarı yabancıların
elinde olması handikap!
Türkiye'de
49 bankanın 37'sinde yabancı ortaklık var. Yani ülke ekonomisini finanse
edebilecek olan bankacılık sektörü yabancı sermayeye satıldı. Bu durumu fırsat
bilen bazı bankalarda tefeci anlayışıyla hareket ederek esnaf ve KOBİ’leri borç
sarmalına itmektedir. Ülkemizde
hükümetlerin uzun süre ucuz döviz, yüksek faiz politikası uygulaması,
Türkiye’yi para ticareti yabanlar için cazip bir ülke haline getirdi.
Para ticaretinde, parayı ucuz (faizin düşük)
olduğu yerden alarak, pahalı (faizin yüksek olduğu) yerde satmayı esas kabul eden
bazı bankalar Türkiye’de bankacılık sektörünü ele geçirdiler.
Sonuç ortada. Bırakınız, küresel piyasalarda
başa güreşmek için Türkiye’de banka açan veya bankalara iştirak eden Amerikan,
İngiliz, Alman ve Fransız bankalarını, kendi ülkelerinde sorunları olan Yunan,
Portekiz, İspanyol, Rus, İtalyan, Pakistan bankaları bile Türkiye’de banka
sisteminde yer aldı. Dolayısıyla bankaların
önemli orandaki yüzdesinin yabancıların eline geçmesiyle finans sektörü ve
Türkiye ekonomisi de mevcut durum ile karşı karşıya kaldı.
Banka
ve KOBİ'ler terazinin iki kefesi gibidir
Başbakan Binali Yıldırım’ın bankalara
yönelik yaptığı açıklamada, “Lütfen reel sektörün sesine kulak verin.
Tefeciliği bırakın, gerçek ekonomiye dönün” diyorsa bir yerlerde sorun
var demektir.
Bankalar kazanırken KOBİ'ler zarar
etmektedir. Bu haksızlık bankaların faaliyet dışı kalemlerden elde ettiği
haksız ücretler nedeniyle her geçen gün daha da artmaktadır. Oysa bankacılık
sistemi ile reel sektör bir terazini iki kefesi gibidir biri olmazsa diğerinin
bir önemi yoktur. Fakat ne hikmetse bankaların bulunduğu kefe hep yukarıda
kalırken KOBİ'lerin içinde bulunduğu kefe genelde aşağıda kalmaktadır. Bu durum
ise terazinin ayarının bozuk olduğunu göstermez. Tam aksine Bankalar kazanırken
KOBİ'lerin zararda olduğunu gösterir. Netice
itibari ile; bankacılık sistemi ile reel sektör terazini iki kefesi gibidir.
Biri olmazsa diğerinin bir önemi yoktur.