KOBİDER Başkanı Nurettin Özgenç’ten
Cameron’a sert yanıt!
KOBİDER: Türkiye AB için referanduma
gitmeli
KOBİDER: Türkiye platonik aşka benzeyen AB sevdasından
vazgeçmeli!
İngiltere Başbakanı David Cameron’ın: Türkiye’nin
Avrupa Birliği’ne üye olmasının 3000 yılından önce mümkün gözükmediğini
söylemesi birçok kesim tarafından tepki çekti. Bu açıklamalara tepki
gösterenler arasında Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER)
Genel Başkanı Nurettin Özgenç’te var...
KOBİDER Başkanı Özgenç bu
konu hakkında yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:
‘’1963 yılında Türkiye'nin
Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık anlaşması imzalamasıyla başlayan ve 1987
yılında tam üyeliğe başvurmasıyla ivme kazanan süreç bugün hala devam
etmektedir. Görülen o ki, Avrupa birliği Türkiye'yi, 53 yıldan beri,
oyalıyor. Başvuru tarihinden bu yana,
Türk hükümetleri, AB'ye girmek için büyük gayret sarf ettikleri açık. Türkiye
istekli olduğunu gösterdi ve Avrupa Birliği’nin (AB) ilk anayasası, 25 üye
ülkenin liderlerinin katıldığı bir törenle İtalya’nın başkenti Roma’da
imzalandı. Ülkemizi temsilen Roma’ya
giden o dönemde Başbakan olan Recep
Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül , nihai
senede imza attılar. Ve uzun süren tartışmaların ardından üzerinde uzlaşılan AB
Anayasası, törenle resmiyet kazandı. Üyeliği yolundaki Türkiye 2006-2011
döneminde Avrupa Birliği ile ilgili birçok reform gerçekleştirdi. Müzakere
sürecinde neredeyse bütün fasıllar tamamlanmasına karşın kabul için herhangi
bir tarih öngörülmemiş olması bu işin olmayacağı anlamına geliyor.
AB Hristiyan kulüp değiliz diyebiliyor mu?
AB içerisinde, farklı
dinlere mensup ülkelerin olmayışı, Hıristiyan bir kulüp olduğunun göstergesidir. Durum bu kadar
açık olduğuna göre Müslüman bir ülke olan Türkiye'yi, aralarına neden almak istemedikleri gayet
açık. Türkiye de AB’ye ısrarla girmek için
gayret sarf ediyor, ama nafile. Mevcut durum kendi kendimize gelin güvey
olmaktan başka bir şey değil.
İngiltere Başbakanı
Cameron'ın 3 bin yılına kadar, olmaz açıklaması durumu çok güzel özetliyor.
Zira ülkemizin yüz yıl sonra da alınacağı da şüpheli!
Türkiye tüm
dünyada ciddi bir prestij kaybı yaşamaktadır!
İnsanlar katılmak
istedikleri bir gruba alınmadıklarında gurur yapıp katılmaktan vazgeçerler. Ülke itibarı diye bir şey var. Mazisi
dünyaya nizam veren, Osmanlı imparatorluğunun mirasçısı olan, Türkiye Avrupa
Birliğine gireceğiz diye prestijini
sarsmamalı!
Bir kapıda 53 yıl
bekletilmez. Çünkü AB topluluğunu oluşturan ülkeler, bizi Avrupa Birliğine almayacaklarını ayan
beyan belli ediyorlar. Ve de artık bunu
bizden anlamamızı istiyorlar. Biz ise hala gerekeni yapmıyoruz. AB'ye girip
girmeme konusu hükümet bunun yükünü almasın kararı halk versin.
Avrupa Birliğinin kurucu
ülkelerinden olan İngiltere aylardır Avrupa Birliği’nden çıkalım mı çıkmayalım
mı tartışmalarıyla çalkalanıyor. Ve 23 Haziran’da, bu soruya cevap bulmak üzere
referanduma gidiyor. Aynı şekilde Türkiye'de AB'ye girip girmeme konusunda referandum
yapılarak halka sorulmalı.
Niye anlamıyoruz hala?
60’lı başlayan AB
serüvenimiz onca yıldır hala umutsuzca devam ediyor. Bunca yıldır kapısında
nice yaptırımlarla bekletildiğimiz bir topluluğa girmek için gösterilen
gayretler boşa çıkmaktadır.
İki tarafta süreci
sonlandıran taraf olmak istemiyor. Kibarca hayır denmiyor ama şimdiden 100 yıl
sonrası bile şüpheli olan bir birliğe girmek için beklememiz ne kadar itibarlı?
AB, Türkiye’nin pes ederek süreci sonlandırmasını beklerken, Türkiye’de AB’nin
‘Türkiye’yi’ almıyoruz demesini mi bekliyor?
Ülke itibarı diye bir şey var!
Ülkenin gururu ayaklar
altına alınmamalı. Türkiye artık enerjisini alternatif seçeneklere harcamalı.
Çünkü bu saatten sonra Avrupa Birliğine gireceğini düşünmek boşa umut etmek
olur.
Daha iki hafta önce
İstanbul'un fetih kutlamalarında Bizans'ın yıkılmasıyla ilgili gösteriler
yaptık. Bize bu toprakları vatan yapan ecdadımızla övünürken; onların
torunlarının, Bizans kültürünün ve haçlı ruhunun bir parçası olan, topluluğa girmek için can
atması geçmişe saygısızlık olmuyor mu?
Oysa Avrupa Birliği: 'Türkiye'yi üye yapmamak için 50 yıl
beklettik, bir o kadar daha beklesinler' bakış açısıyla hareket ediyor ve
dinsel davranıyor.
Türkiye platonik aşka benzeyen AB sevdasından
vazgeçmeli!
AB'nin misyonunda Hristiyan
kulüp olmak vardır ve bu misyona uygun gördükleri üyeleri gelişmişliğine,
demokrasisine veya olumsuz durumlarına bakmaksızın birliğe üye aldıkları
açıktır. Bize göre AB, siyasi veya sosyal birlik değil tam aksine bir Hristiyan
kulüptür. Ama AB üyesi ülkelerin yetkilileri bunu açıkça söylemekten imtina
ediyorlar.
Bu dünya var olduğunca bu
böyle devam edecektir. Her ne kadar ‘medeniyetler
çatışması yaşanmamalı, dinler ve kültürler arası diyalog’ denilse de bu
durum aynen sürecektir. Dolayısıyla kültürler ve dinler arası diyalog sözden
öteye geçemiyor. Nitekim vize serbestisi hususunda bile Avrupa Birliği (AB)
Komisyonu ile 18 Mart'ta Türkiye ve AB arasında varılan mutabakat çerçevesinde Türk
vatandaşlarına vize serbestinin sağlanması için 72 kriterden 65'inin yerine
getirilmesine rağmen AB hala işi yokuşa sürüp ülkemiz aleyhine olan bazı maddeleri
öne sürmektedir.
AB sürecini desteklemiştik!
Özgenç, "Biz KOBİDER
olarak AB üyeliğine alınmayacağımızın bilincinde olmamıza rağmen müzakereleri
'önü açık' olarak görsek dahi desteklemiştik. Çünkü ekonomik olarak kalkınan ve
demokratikleşen Türkiye'nin, kendi iç istikrarı için gerekli olduğunu
düşündüğümüzden dolayı AB sürecine destek vermiştik. Ancak bu süreci on yıllar
sürmesi beklenen uzun vadeli bir süreç olarak gördük. Ve Türkiye’nin Dünyada
prestij kaybetmesine neden oluyor’’ dedi.